Seneler önceki Erzurumspor maçı ve 3 sene önceki Konyaspor maçından beri bu tarz kışın, gündüz oynanan genellikle kupa maçlarında hep bir tedirgin olmuşumdur. Özellikle arka arkaya yenilebilecek saçma sapan gollerle rakip takım taraftarına madara olmak korkusunun yanında, takıma yararı dokunan yada yıldız bir oyuncunun boş yere uzun süreli sakatlanma tehlikesi taşıması ana sebebidir bu korkunun.
Neyse; hemende bu korku gerçekleşti zaten maç başlar başlamaz. Patates tarlası gibi sahayı görünce aklıma Konya daki stad geldi. Uğur Uçar'ı yaklaşık 1.5 sene kaybettiğimiz ve tam bir sağ bek bulduk derken eksik kaldığımız maç... Daha 3 dakikada 10 Numara Kaptan Arda Turan'ın diz kapağına giren Ordu'lu Erol kardeşimiz oyundan -"yuh ulan Erol" içlerinde en kibar uğurlamam olan çeşitli nidalarla- atıldı.
Zaten; "bir gol atsak efsane oluruz" psikolojisine sahip olarak sahaya çıkmış Orduspor bu kırmızı kartla birlikte başlar başlamaz bocalamaya başladı, Caner Erkin'in ortasına 10 numara 10.dakikada atınca maç da daha başlar başlamaz bitmiş oldu. İkinci yarıda Kewell'ın yerine oyuna giren Shabani Nonda 52 ve 61'de 2 tane daha attı. Digiturk'un yağmurlu havalar da saçmalamasıyla izlemenin ızdırap olduğu maç da şükürler olsun efendim bir kaza olmadan bitti.
Maçın yorumu,taktiksel diziliş falan filan söylenicek çok da bişey yok "Frank Rijkaard genelde oynamayan oyunculara yer verdi" şeklinde bile adlandıramayacağımız Alternative 11 rotasyonu kullanıldı. Kısa sürede Rijkaard'ın bu takıma kazandırdığı çok fazla şey var ama içlerinde en önemlisi rakip kim olursa olsun ciddiye almak en azından hafife almamak. Ufuk Ceylan'ın ilk kez on birde sahaya çıktığı, Caner Erkin'in sol kanadı iyice sahiplenmeye başladığı maç olarak akıllarda kalacak Orduspor maçı. 2005 senesinde çok büyük yıldız olur diye etiketlenen İrfan Başaran'ı da izlemek Galatasaray'ı ve Galatasaraylı oyuncuları her platformda takip edenler için hoş bir anı oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder